13 Kasım 2013 Çarşamba

evcil hayvan sahibi olmak

Kedi, köpek, kuş, iguana, balık kaplumbağa ve evlere sığdırabildiğimiz hayatlarımıza ortak ettiğimiz türü aklıma gelmeyen bir sürü canlı.

Bizim evde 3 canlı türü yaşıyor, bir insan (toplamda anne-baba-kardeş ve buzdansığınak olmak üzere 4) bir kedi ve bir papağan. Öncelikli tanışmamız papağan ile oldu. Kardeşimle kedi alalım diye tutturmuş iken annem alırsanız papağan alın dedi sonrasında soluğu eminönü hayvan pazarında aldık. Hayvan pazarının ismi bile kötü iken  neden koştur koştur oraya gittik bilmiyorum. Babam kardeşimle bana bayram hediyesi jako cinsi bir papağan aldı, alırken bu hayvanların ne kadar kötü şartlarda ülkeye sokulduğu ve ne kadar kötü şartlarda pazarlandığı hakkında en ufak bir bilgimiz yoktu.

paşa ve cimcime 

Papağanımızdan (biz ona paşa diyoruz) 3 sene sonra çok garip bir hikaye ile bir de kedi sahibi olduk. Şöyle ki; alt komşumuzun oğlu anneleri araba altında ezilmiş yavru kedi kardeşlerden en güzelini alıyor ve eve getiriyor fakat kediden korkan babası kediyi evde istemiyor öyle böyle derken çocuk bir süreliğine bizde kalması için annemi ikna ediyor ve o bir süre oluyor size 4 sene. 4 senedirde adını cimcime koyduğumuz bir kedi sahibiyiz.

Bazen çok ciddi anlamda bu iki canlıyı doğal ortamlarından kopardığımız için evde kendi türlerinden başka birileri olmadığı için vicdan azabı çekiyorum. Sonra da papağanımızın çok ciddi bir pazarının olduğunu en azından temiz bakılan sevgi dolu bir evde olduğunu kedimiz içinde sokaktan yaşamaktan kurtulduğu ve bizde prensesler gibi bakıldığı düşünüyorum.

Evde başka türlerle yaşamak ise şöyle; ciddi anlamda sevgiyi görüp hissedebiliyorsunuz. Tabi ki annenizin babanızın yahut kardeşinizin sevgisi ayrı ama başka bir türün sevgisi apayrı. Kedinizin sizi görünce heyecanlanması, papağanınızın yanından geçerken öpücük atması...Bir araştırma yapılmışmı bilmiyorum ama eminim ki evde bir hayvanla yaşayan insanlarda depresyona girme oranı çok çok daha düşüktür.

Herkesin bu ayrıcalığı yaşayabilmesini çok isterim.

Sevgiler.

Buzdansığınak...

18 Ekim 2013 Cuma

sığınağa sığmamak

Bloğumu düzenli takip eden var mı yok mu bilmiyorum (var ise buradan selam ederim), daldan dala atladığım bir blog oldu biraz sanki. Hayatım daldan dala zaten, bir iş gördüğümde hemen özenir yapmak ister internette ne kadar video-görüntü varsa izler yaparım, bu sebepten hiç bir konuda uzmanlığım yoktur ama her konuda bir fikrim vardır. Bu kimi zaman iyi kimi zaman da kötü bir şey bence.

Blog'u aslında arada açıp "ne güzel yazmışım lan aferin bana" demek için tutuyorum. Şu anda da şunu not etmek istediğim için yazdım: Hayatımın tam da "ay yakın zamanda bir şey olacak hayatım değişecek" modundayım. Yakın zamanda bi bok olacağı yok bence ama olur inşallah kısmet tabi her şey.


6 Ekim 2013 Pazar

nişasta kutusundan not defteri yapımı


Üzeri değişik allı, güllü, derili, çiçekli, böcekli not defterlerine çok özeniyorum, fiyatları fazla olunca da alıp not yazmaya kıyamayıp bir köşede saklıyorum derken kendime şöyle bir alternatif yarattım:


Sadece yukarıdaki malzemeleri ve bir iğne kullanarak kendime not defteri yaptım.


 Öncelikle nişasta kutusunu yavaşça kenarlarından açtım ve ters çevirdim aşağıdaki şekli aldı:


Daha sonra uçurtma ipi ve yorgan iğnesi kullanarak içine uygun olarak kestiğim a4 kağıtları diktim.


A4 kağıtlarını diltikten sonra kapağını kapayıp açılmaması için her yerde bulunan herhangi bir boncukçudan aldığım tahta aksesuarı diktim.


En üsttek, fotoğrafta turuncu keçe kullanmıştım fakat yaparken fikrimi değiştirdim mor keçe kullandım. Kestiğim keçeyi bir uhu yardımıyla ön kapağa yapıştırdım. Son olarakta evde bulunan ve artık kullanmadığımız bir yapma çiçeğin yapraklarını kapağıma uygun kesip karton kapağa diktim ve ortaya şöyle bir sonuç çıktı:



Sizde böyle şeyler yapabilir markete giderken aldığınız notları 60-70 liralık defterlere değilde kendi yaptığınız maliyeti çok düşük hemde el emeği olan not defterinize yazabilirsiniz.


Sevgilerimle...


30 Ağustos 2013 Cuma

Birileri Çok mutsuz

Malum merdivenleri ilk gördüğümde yüzümde beliren tebessümü gizleyemedim, Güzel bir insan üşenmemiş sıkıcı hayatlarımıza biraz ara verelim asık suratlarımıza minicik bi tebessüm konduralım diye koskoca merdivenleri kalkmış ebemkuşağı renklerine boyamış, olacak iş değil. Tanrı en büyük ressam, her renkten canlı yaratmış, doğa ana her mevsim farklı renk her anı güzel. Birileri tanrının yarattığınından bile rahatsızlık duymuş. Peki size kim ne yaptı da güzel kardeşim nasıl incindiniz neler yaşadınız da mutsuz hayatlarınızda ufacık bir tebessüme dahi yer vermiyorsunuz? Size ne oldu ne oldu da başka insanların mutluluklarına dayanamıyorsunuz? Gökkuşağının güzel renklerinden korkuyorsunuz? Lütfen efendim bırakınız devlet tebessümlerimizi kontrol altında tutmayı versin, lütfen biraz mutlu olunuz, mutlu olunuz ki mutlu ediniz. Lütfen.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Vücuttaki Fazla Yağları Çabuk Yakan Karışım

Merhaba;

Annemin uzun süredir kullandığı ve çok memnun kaldığı bir tarifi paylaşmak istiyorum, bu tarif hem tamamen doğal hem de kilo vermeye yardımcı.

Malzemelerimiz şöyle;


  • 1 adet zencefil kökü (yaklaşık 10 cm kadar)
  • Kırmızı elma (15 adet)
  • 2 adet limon (suyu ve rendelenmiş kabuğu)
  • Bal (tatlandırmak için damak zevkinize göre koymayabilirsiniz)
  • 1-2 adet tarçın çubuğu
  • 4-5 litre su


Tarifin hazırlanması ise;

  • Zencefil soyularak temizlenir, yuvarlak daire şeklinde dilimlenerek tencereye yerleştirilir.
  • Elmalarda kesikler yapılarak tarçın çubukları ve rendelenmiş limon kabukları ile birlikte zencefilin üzerine eklenir. 
  • Tencereye su eklenir ve kaynatılır, kaynadıktan 3 dakika sonrada altı kapatılır.
  • Daha sonra karışım süzülür ve ılınmaya başladıktan sonra zevke göre bal ile tatlandırılarak sistematik bir şekilde su yerine içilir.
Annem bu karışımın tarifini azeri bir bitki bilimcisi hocadan almış, tarif aldığı hocaya göre; bu karışım vücudu vitamin ve mikroelementlerle zenginleştirdiği gibi metobolizmayı hızlandırıp fazla yağları çabuk yakmaya da yardımcı oluyormuş.

İçerisindeki bileşenler tamamen doğal ve hepsi sağlıklı maddeler olduğu için paylaşmak da ve denemek de yarar var diye düşünüyorum.

Sevgilerimle... 

28 Temmuz 2013 Pazar

Doğal Güneş Kremi Yapımı

Merhaba;

Güneş iyice yüzünü göstermişken benim gibi aman yüzüme gözüme kimyasal az süreyim, ay içinde sentetik bir şey olmasın, bunu şimdi sürüyorum ama ilerde ne gibi etkisi olacak bakalımcılara bir tarif vermek istedim.


Bu tarif belki hemen bu yaz işinize yaramaz ama gelecek yaza çok rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Tarifimiz sizi çok güzel ve kalıcı bir şekilde bronzlaştırıyor hem de tamamen doğal! Güneşin zararlı etkilerine karşı koruyor mu bilemiyorum ama zaten öğlenin bi sıcağında güneşin altına yatıp güneşe karşı koruyucu istiyorum demek de epey mantıksız geliyor bana.

Malzemelerimiz şöyle:

  • Boş bir kavanoz
  • Taze ceviz
  • Zeytinyağı
Öncelikle cevizleri yıkayıp üzerine rastgele kesikler atıyoruz.


Daha sonra kesik attığımız cevizleri boş ve temiz bir kavanoza yerleştirip üzerini bildiğimiz kullandığımız kaliteli bir zeytinyağı  döküyoruz. Güneş görmeyen kapalı bir yerde muhafaza ediyoruz.

Zamanla bu cevizler zeytinyağının içinde tamemen eriyor, tamamen eridiği vakit güneş kremimiz hazır demektir. 


Elimden geldiğince az kimyasal kullanmaya çalışıyorum, lütfen sizde öyle yapın çünkü siz ve cildiniz çok değerlisiniz, abuk sabuk markalara para dökerek reklam yıldızlarını daha da zengin yapmayın. 

Sevgilerimle...

2 Mart 2013 Cumartesi

Hişt Hişt

Ben her baharı ''hişt hişt'' ile karşılarım.

Bahar yalnız gelir çünkü, ona  hoş geldin deme şeklim benim bu.

Yalnızlık zor! İnsan hişt sesine ne kadar muhtaç...

Doğa ananın göz bebeğinin kaderi yalnızlık olmamalı değil mi?

Hişt Hişt!

Hadi şimdi leylaklar açsın, dallardan bahar insan, kuşlar cıvıldasın, güneş ışığı içimize dolsun.

Hoşgeldin bahar.