31 Aralık 2010 Cuma

''yeni yıl''

Hoşumuza gitsin gitmesin 31 aralık gecesi bekleriz saatin 00.01 olmasını. Zamanın akışına karşı çıkanlar nefret söylemleri yapsa da yeni yıla, zamanın onları yendiğinin en büyük göstergesidir yeni yıl. İlaçtır bir nevi. Yaraya sürülen bir merhem gibi tıpkı. Elbette biyolojik ölüme yaklaşmak benimde hoşuma gitmiyor ne ara diyemeden 22 oldum...11 sene önceki 22 hayalimle şu anki 22 yaşım aynı değil çünkü ben hala 11 sene önceki aybike olarak kaldım. Her sene için farklı hayallerim oluyor kimilerini gerçekleştiriyorum kimileri hayal olarak kalıyor yaşamamı sağlıyorlar genede. bu seneki hayallerimi yazmak istedim ara sıra bakayım yıl boyunca hayatın saçma akışına dalıp gerçeğimi unutmayayım diye. içimdeki aybike lerle daha sık görüşe bileyim diye. 
  • Bu sene piyano çalmayı öğreneceğim. 
  • Öncelikle nota öğrenmem gerekecek.
  • Tırnaklarımı yemeyeceğim bu geceden başlıyorum bu ''hayal'' ime.
  • Daha az dedikodu yapacağım. (ho ho ho)  
  • Gerçekten daha az dedikodu değilde, insanları eleştirmeden önce kendime bakacağım.
  • İnsanları eleştirmeden önce kendime bakacağım için kendimi daha az harika bulmaya çalışacağım.
  • Gittiğim her yerden taş alarak taş koleksiyonu yapmaya başlayacağım.
  • Kitaplığımı okundu ve tür sırasına göre düzenleyeceğim.
  • Daha fazla sabırlı olmam için bol bol dua edeceğim.
  • Bilgisayarımdaki bütün film, fotoğraf ve müzikleri tür sırasına göre düzenleyeceğim.
  • Bir kitaptan esinlenip resim yapacağım.
  • Yaptığım resim berbat olunca üzülmeyeceğim.
  • Çektiğim-Sevdiğim fotoğrafları çerçeveleterek odamı daha fazla aybikeleştireceğim.
  • Cimcimenin yaramazlıklarından, paşanın gevezeliğinden şikayet etmeyeceğim.
  • Hayır demeyi öğreneceğim. ( en önemlisi de bu sanırım)    
Şimdilik bu kadar. 2011 hep 2012 nin altında ezilen bir yıl olarak duruyorsun. 2012 başkalarının kıyameti olsun sen benim ol. ''yeni'' den başlayalım. 

25 Aralık 2010 Cumartesi

''EBEVEYN''

İşe önce ebeveyn sözcüğünün tanımı yaparak başlamak istiyorum: Hayatta hiç bir zaman kafalarındaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak edemeyen insanlara ebeveyn denir.
İnsanlar çocuk sahibi olarak mucize yarattıklarına inanıyorlar. Kendi dinlerinin peygamberleri oluveriyorlar bir anda. Geçici ölümsüzlüklerini görüyorlar o minik can'da.
Kendilerinden bir parça bırakıyorlar akılları sıra, o gidecek fakat ondan bir parça daima dünyada kalacak. ondan o'na ondan o'na.
Anne-Baba oluyorlar çünkü bunu yapacak güçleri var çünkü kendi anne babalarına torun veriyorlar. Yardımcı oyunculuktan başrole terfi oluyorlar böylelikle.
Toplum onlardan bebek bekliyor, onlarda toluma nur topu gibi bir can veriyorlar. Hemde bu işi öylesine abartarak anlatıyorlar ki sanki çok matah bir yanı varmışçasına. Aferin size iki dakika zevke gelerek kendi insanınızı yarattınız bayan x ve bay y. Sevilmek için ''kendi insanını'' yaratmak bunun adı.
İşin garip yanı yarattıklarını sandıkları minikten kendilerine benzemesini istiyorlar hemde aralarında hiç bir bağ yokken. Evet bay y sen o minik burnunu sende o güzel gözlerini geçirebilmişsin çocuğuna bayan x ama onun ruhunu yönetmeniniz belirledi. onu rahat bırakın bence. tıpkı bir bulut bir yıldız gibi senin ama senin değil o.
Bayan x ve bay y yabancılardan boş yere korkuyorsunuz çünkü dünya yabancılardan boş yere korkup kendi yakınlarından zarar gören insanlarla dolu. Yavrunuza kim zarar verebilir öğrenmek isterseniz buyrun size bir adet ayna verelim ha ne dersiniz?
''Yaratılan'' çocuk büyürken her ölümlü gibi altarlara çıkar ve ruhundan bir parça koparır atar aşağıya kurban verir ''tanrılarına''. Ama sonra geri kalan ruhu bir ağaç kurdu gibi kemirir onu. Çünkü; ne tanrılarının istediği kadar tam olabilmiştir ne de tanrıları kadar yarım kalabilmiştir.
Oynadığı oyunun farkına varması ise tam bu zamana denk gelir sevgi yalanını keşfetmiştir masumiyeti son bulmuştur. Oyunun perdelerini kapatmak ister fakat ne zaman dokunsa perdeye, kırmızı kadife kumaş elinde kalır. kapatamaz.
Aniden dekor değişir çocuk başrol olarak bulur kendini sahnede.
Bu arada; sahnelenen oyuna bir isim vermemişim oyunun adı:
''Kalp kırıklıkları öldürür insanı''.